9 Mart 2011 Çarşamba

Swa ti ka (Merhaba) Bangkok !!!

Thailand Ruya Gezim Slideshow: Sibel’s trip from İstanbul, Türkiye to 2 cities Bangkok and Ko Chang was created by TripAdvisor. See another Tayland slideshow. Create your own stunning free slideshow from your travel photos.



Bangkok’a varır varmaz direk Burma konsolosluğuna gittik. 5 gün sonra Burma’ya uçacaktık. Bu sebeple acilen vize işlemlerini tamamlamamız gerekiyordu. Konsoloslukta işimiz yaklaşık 2 saat sürdü. Konsolosluktan çıktıktan sonra artık ayakta duracak halimiz kalmadığından direk otelimize gittik. Biraz dinlendikten sonra öğlen saat 14:30 ‘da grup arkadaşlarımız ile lobide buluştuk ve Bangkok şehrini keşif turumuz başlamış oldu.

Thailand’ın anlamı, gülen insanların yaşadığı ülkeymiş. İnsanlar gerçekten çok nazik ve güler yüzlüler. Yolda yürürken onlara gülümsediğinizde onlar da size aynı gülümsemeyle karşılık veriyorlar. Ve bu şekilde kendinizi onlardan biri gibi hissetmenizi sağlıyorlar. Çok sevdikleri bir kralları var,’ Kral Phumaphon’ Seyrettiğim Bangkok tanıtım filminde bu sevilen kralın aynı zamanda hem ressam hem de yazar kişiliği olduğu, sürekli bilimi desteklediği ve halkını hep daha ileriye doğru taşımayı amaç edindiğinden bahsediyordu. Kralları için ‘’tüm olasılıkları görebilen kral’’ lakabını kullanıyorlardı. Maalesef , çok sevdikleri Kralları şu an 83 yasindaymis ve hastanede yatıyormuş. Söylentiye göre baba kral öldükten sonra yerine geçecek olan oğlu babasına hiç benzemeyen, uyuşturucu mafyası ile İlişkisi olduğuna inanılan,halk tarafından pek sevilmeyen bir kişi olduğu ve bu nedenle Thailand halkının baba kralın ölmemesi için dua ettiği duyduğum diğer dedikodular arasında.


Bangkok şehirin yerleşim düzenini görmenizi çok isterim. Bangkok şehri ana karasında boydan boya uzanan Chao Praya nehri var ve bu nehrin iki tarafında da Hilton Millenium, Sharglia ve Oriental ( Bangkok’ta açılan ilk otel) vb. gibi büyük lüks oteller yer alıyor. Otellerin arasında en ihtişamlı görünen otel ise Sharglia Oteli. En çok beğenilen otel Oriental oteli ki bu otel Bangkok’ta ilk yapılan otelmiş. Nehrin iki kenarında boylu boyunca uzanan ise lüks otellerin tam yanı başında büyük direkler üzerine oturtulmuş teneke, tahta ve bambu’dan yapılmış Thailand’lı ailelerin yaşadığı tek veya çift katlı evler yer alıyor. Nehir kıyısının bazı bölümlerinde ise Miami’deki lüks evlere benzer evlere de rastlayabiliyorsunuz. Açıkçası ne ararsanız var. Lüks bir otelin yanı başında tavuk yetiştiren veya evin terasında banyo yapan insanları görmeniz olası dahilinde.
Tekneyle nehrin kenarında giderken istediğiniz herhangi bir iskelede inip şehrin iç kısımlarına ulaşmanız mümkün. Nehirde tekne ile gitmek kişiyi şehir içindeki trafikten kurtarıyor. Çoğu kişi de toplu taşıma aracı olarak 200 kişilik tekneleri kullanıyor. Tekne yolculuğu ise çok ucuz . Hangi rıhtımda binerseniz binin fark etmiyor ücret tek o da 14 Baht. 1 usd nin 30 Baht olduğunu düşünürseniz 14 bahtın ne kadar ucuz olduğunu siz tahmin edin.

Geldiğimiz gün otelden Bangkok’u keşfetmek için çıktığımızda ilk işimiz bu teknelere binerek Chao Praya nehrini gezmek oldu. Son durağa geldiğimizde hep birlikte kıyıya çıkarak Bangkok şehrinin içine, dar sokaklarına doğru yayıldık. Sokak aralarında bir sürü Bangkok’lu satıcılar, tezgah açmış, meyve ve sebze satıyorlardı. Rengarenk, birbirinden enteresan değişik tatlarda bir sürü meyve vardı. Hangisini denesek diye düşünürken rehberimiz Jeff elinde yeşil elma renginde dilimlenmiş meyve torbası ile yanımıza yaklaştı ve bize elindeki meyveden ikram etti. Hımm!!! tadı ne tatlı ne de çok ekşiydi tadı çok hoştu. Jeff yediğimiz bu meyvenin mango olduğunu söylediğinde çok şaşırdım. Mangonun tadı bana hep tatlı gelirdi. Körpe Mango ve Pamelo yolculuğ

um sırasında vazgeçemeyeceğim meyvelerden oldular.

Kısa da olda Bangkok’un ara sokaklarını keşfettikten sonra tekrar geldiğimiz teknelerden birine binerek ilk durağımıza doğru hareket ettik. Geri dönüş yolumuzda hava kararmaya başlamıştı. Pırıl pırıl ışıklar altında Bangkok’u deneyimledik. O akşam Bangkokta küçük ama çok lezzetli bir restaurantta ilk thai yemeğimizi yedik. Yemekten sonra ilk Thai masajımızı deneyimlemek üzere masaj salonuna gittik. Foot masajı yaptırdık. Keyifli bir masajdı. Masajdan sonra dosdoğru otelimize gittik. Kaldığımız odamız nehir manzaralı ve çok rahattı. Henüz uzun uçak yolcuğunun yorgunluğunu atamayan bizler , hemen uykuya daldık...

Ertesi gün sabah gayet dinlenmiş bir halde kahvaltımızı yaptıktan sonra bu sefer, nehrin şehrin içine doğru açılan kanallarını keşfetmek üzere 8-9 kişilik küçük teknelere bindik. İlk olarak çiçeklerin satıldığı Flower marketi görmeye gittik. Yolun üzerinde sağlı sollu bir sürü rengârenk çiçek satan satıcılar vardı. İpe dizilmiş olan çiçeklerden satın aldık ve bileğimize, boynumuza ve başımıza aksesuar olarak yerleştirdik. Grubun bir kısmı rengârenk olmuştu. Çok güzel görünüyordu. Küçük bir çiçek dizisi hepimizi mutlu etmeye yetmişti. .


Flower marketten sonra Bangkok’taki ilk tarihi eser gezimiz olan Grand Palace’ı ziyaret ettik. Grand Palace çok geniş bir alana yayılmıştı. İçerisinde bir sürü tapınak ve pagoda ( stupalara pagoda ismini vermişler) yer alıyordu. Tarihi eserlerin arasında dolanırken kayadan yapılmış bir tepede ucu yuvarlak uzun bir taş fark ettim. Birkaç Hintli bu taşın bulunduğu bölüme çıkıyor kafasını bu taşa yaslıyordu. Ben de onlar gibi yapmak istedim ve yukarı çıktım. Kafamı taşa değdirdim, enteresan bir şekilde kafamı oradan kaldırmak istemiyordum. Arkada bekleyenler vardı ve benim artık bu taştan istemesemde ayrılma zamanım gelmişti. Sırada bekleyen Hintli aileye bu taşın anlamını sorduğumda, taşın kendiliğinden oluştuğunu ve tabiatta böyle bir durum olduğunda ; Hindu dinindeki tanrılardan Shiva’nın böyle bir oluşuma sebep olduğuna inandıklarını söylediler. Bu sebeple de buraya gelip tanrı Shiva’ya saygılarını sunuyorlardı. Bende böylelikle ilk ritüelimi yapmış Tanrı Shivaya saygımı sunmuştum!


Gezimize devam ettik ve Grand Palace denilen başka bir tapınağa geldik. Bu tapınağin içinde Emarald Buddha’nın bulunduğu bir tapınak vardı. Çok uzun yıllar önce bir kazı sırasında Emarald Buddha bulunmuştu. Buddha heykelinin üzerini kazıyınca içinden yeşil bir taş çıkmış, bu taşı önce yeşim taşı zannetmişler ve Emerald Buda adı verilmiş ancak daha sonraları bu taşın jade olduğu ortaya çıksa da Emarald Buddha olarak anmaya devam etmişler.


Efsaneye göre the Emerald Buddha Hindistanda Patna şehrinde yapılmış . 300 yıl Patnada kaldıktan sonra sivil savaş sırasında korunmak üzere Sri Lanka’ya gönderilmiş. 1457 yılında ise Burma kralı King Anuruth Budizmi ülkesinde desteklemek için Ceylon’dan budist bilgeleri almak üzere bazı kişileri görevlendirmiş. Ancak Buddha’ yı götüren gemi fırtınada kaybolmuş, ancak daha sonra aynı gemi Kamboçya da görülmüş. Rivayete göre Anchor kırallığı tarafından saklanmış ve daha sonraları1434 yolında tekrar Chiang Mai’de gömülmüş. 1552 yılına kadar burada kalmış. 1552 den sonra 214 yıl Laosta kalmış. 1784 yılınds kral Rama tarafından Thailand a getirilmiş ve the Ubosoth Manastırında teşhir edilmeye başlanmış.

Mevsimlerin anlamlarına göre; Emarald Buddha’nın üzerine altından yapılmış değişik örtüler koyuyorlarmış. Şu an kış mevsiminde olduğumuzdan Buddha heykelinin üzerine altından yapılmış bir şal koymuşlardı.


Grand Palace’tan sonra içerisinde meşhur yatan Buddha’nın yer aldığı ‘’Chaukhatatgyi Pagoda’’ya gittik. Buradaki Buddha heykeli de upuzun boylu boyunca yan yatmıştı. Tek bir açıdan baktığınızda Buddha’nın tamamını görmeniz imkansızdı. Bu pagodadan çıkış yolunda içinde 108 adet burma parasının olduğu bir kap veriliyordu. Yine 108 adet kap çıkış kapısında dizilmişti. Tek tek tüm kaplara niyetlerinizi dileyerek paraları paylaştırıyordunuz. Semra ile birlikte birer kase alıp bu ritüeli gerçekleştirdik. İstanbul’dakilerin kulaklarını çınlamış mıdır bilmiyorum artık …..

Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder