27 Nisan 2011 Çarşamba

Bodhgaya Günlerim


15.Martta öğlen saat 14:10’de tren ile Delhi’den Gaya’ya doğru hareket ettim. Yeni Delhi istasyonunda Gaya trenini beklerken tanıştığım Çinli dostum Song, trenin Gaya’ya gelmesine yakın benim kompartımana geldi. Ve birlikte Gaya’ya varana kadar sohbet ettik. Song biraz heyecanlı bir tipti. Hindistan’da başına kötü şeyler gelebilir endişesi içindeydi. O da benim gibi Dalai Lama’nın 14-15 Marttaki eğitimine katılmıştı. Dalai Lama’nın onlar için çok önemli olduğunu, Dalai Lama’nın bir gün Çin’e gelmesini beklediklerini söyledi. Ayrıca Dharamshala’da eğitim sırasında onunla birlikte 5 çinli daha olduğunu içlerinden ikisinin, çin hükümeti ajanlarının manastır içindeki kameralar aracılığıyla onları tesbit edebilecekleri endişesi ile eğitime katılmadıklarını ekledi. Geçen sene bir sürü Çinlinin Dalai Lama’nın eğitimine katıldığını söylediğimde ise onların da casus olabileceğini söyledi. Anlaşılan Çin hükümeti Dalai Lama’nın yarattığı ve yaratacağı etkiden bayağı tedirgindi. Sadece Tibetlileri değil kendi halkını da tedirgin ediyordu. Song, ayrıca hükümetin sürekli izleme politikaları sebebiyle rahatça seyahat edemediğini, ancak Çin ile ilişkileri iyi olan ülkelere rahatça gidebildiklerini söyledi. Song sayesinde Çin’in başka bir tarafını keşfetmiştim.
Gaya’ya indiğimizde Bodhgaya’ya gidebilmek için kendimize rikşa kiraladık.

Bodhgaya’da bir sürü ülkeye ait manastır inşa edilmişti. Aynı göller bölgesi gibi burası da manastırlar bölgesi gibiydi. Song’a Bodhgaya’da kalacak bir hotel ayarladıktan sonra Song ile vedalaştık ve ben de Bodhgaya’da kalacağım yer olan Root İnstitutesine doğru yol aldım.
Root İnstitute beklediğimden küçüktü. Kaydımı yaptırdıktan sonra resepsiyondan sorumlu Anna bana odama gösterdi. Maalesef odamın anahtarını yanında getirmeyi unutmuştu. Anna’nın odamın anahtarını getirmesini beklerken bordo renkli kıyafeti ile bir monk göründü. Yüzü yabancı gelmiyordu. Benim odaya doğru ilerledi ve kapıyı açmaya başladı. Anna odamın anahtarını bu monka verdi diye düşündüm. Odaya doğru yaklaştım. O da bana kibarca bu odanın kendisine ait olduğunu ve belki de karşı odanın bana ait olabileceğini söyledi. Özür dilemekten başka yapacak bir şeyim yoktu. Monk’un arkasından bir Tibetli kocaman bir bavulla geldi. Bavulu monkun odasına doğru götürdü. Birden bende şimşek çaktı. Az daha aynı odayı paylaşacağımız monk, Mind and Mental Factor eğitimini verecek olan monktu. Fena şekilde pot kırmıştım. Bir müddet daha Anna’yı bekledikten sonra resepsiyona gidip Anna’ya bakmaya karar verdim. Merdivenlerden aşağıya inerken sonradan İspanyol olduğunu öğreneceğim genç bir bey Tara kısmındaki odamı göstermek için geldiğini söyledi. Durum gittikçe enteresanlaşmıştı. Gerçekten Tara bölümüne gideceksem Anna niye beni buraya getirmişti. Spirituel yerlere geldiğinizde kayıt, resepsiyon ve koordinator pozisyonunda gönüllü çalışan batılı ile karşılaştığınızda üstlerine pek gitmemenizi tavsiye ederim. Benim gibi her ne olur ise sineye çekin. Spirituel bir merkezde böyle şeyler olmaz demeyin maalesef oluyor. Sonuç olarak Tara bölümündeki 12 numaralı odaya yerleştim. Odam tam istediğim gibi özel banyolu tek kişilik bir odaydı. Genelde bu tür merkezlere geldiğinizde sürecin bir parçası olarak birkaç kişiyi aynı odaya koymayı amaç edinmişler. Ben şu an için şanslı konumdaydım basit ama güzel bir odam vardı. Hatta bir de çalışma masam. O gün öğlen 14:30 gibi eğitim başladı. Hocamız Geshe Ven. Ngawang Sonam herkes ile tek tek tanışmak istedi. Bana geldiğinde seni biliyorum Türkiye’den dedi. Evet deyip gülümsemekten başka yapacak bir şey yoktu. O gün genel anlamda kurs süresince neler yapacağımızı hangi konuları işleyeceğimizi anlattıktan sonra akşam üstü 16:45 te dersi bitirdi. Günde 2,5 saatten oluşan 2 ayrı eğitim yapacaktı. İstersek meditasyonda yaptıracaktı.
Bu eğitim bu senenin son eğitimiydi. Havalar bayağı sıcaklaşmıştı. Mart ayında böyle ise ileriki aylarda kimbilir burası nasıl olurdu. Gündüz sabahtan akşama kadar kara sinekler, akşam üstünden itibaren ise sivrisinekler kol geziyordu. Sivrisinek kovucu getirmemekle aptallık etmiştim. Sivrisinekleri öldürmememiz isteniyordu. Root institutisi kapısından girer girmez sivrisinekleri öldürmeme dışında uymanız gereken 4 ayrı kural daha vardı. Sexual akitivitelerde bulunmayacak, hırsızlık yapmayacak, alkol ve sigara kullanmayacaktınız. Odalarda sivrisinekleden korunmak için tülden cibinlikler vardı.

Gelelim Bodhgaya’nın önemine. Burası başta da yazdığım gibi çeşitli ülkelerin manastırlarının olduğu kutsal bir yer. Buddha’nın altında meditasyon yaparken aydınlandığı meşhur Buddha ağacı buradaki Mahabodhi temple’ı içinde yer alıyor. Bu kadar kutsal bir yer olması yanında çok fakir ve pis bir yer. Burada dua etmek, normal zamanda yapılan duadan 3 kez daha etkiliymiş.
Tibetlilerin yeni yıl Losar kutlamaları, Buddhanın aydınlandığu mart ayı dolunayına denk geliyor. Tibetliler hem yeni yıllarını hem de Buddha’nın aydınlanmasını kutluyorlar. Her sene bu dönemde bir sürü Budist monk ve Budist halk Mahabodhi temple’ına akın ediyormuş. Kutlama ve dua etmeler dolunaydan 15 gün önce başlıyormuş. Bu 15 günlük periyoda dua etmek ve chanting yapmak çok makbulmuş. Ayrıca son gün yani 19 Mart dolunayın olduğu gece ise en özel gece oluyormuş.

17.Mart akşamı Root Inst. Eğtim koordinatörü Jimi, İspanyol çift ve Amerikalı Mark ile birlikte Mahabodhi temple’a gittik. Gece ışıkları altında büyük stupayı görmek çok güzeldi ve burası gerçekten de kutsal bir yerdi. Giriş kısmında durup gözlerimi kapattığımda tam başımın üstünde tepe çakramda enerji yoğunluğunu anında hissedebildim. Çok odaklanmama gerek bile kalmadı. Öyle bir enerji ki insanı yere çiviliyordu adeta.
Stupanın etrafında döndükten sonra 12 gündür sürekli yaptıkları Light Offering Praying seramonisine başladık. Bana da bir dua kitabı verdiler. Onlara eşlik etmeye başladım. Manastır içinde bir sürü dua eden insan ve karşımda Buddha’nın aydınlandığı Buddha ağacı yer alıyordu. Tabii sivrisinekleri de unutmamak lazım. Bir sürü monk telden yapılmış çadırlar içinde dua etmeyi tercih etmişlerdi ki sivrisineklere karşı iyi bir savunma yöntemiydi. Ben ise önümdeki görüntüden o kadar çok etkilenmiştim ki sivrisinekleri hissedemiyordum bile. Duamızı bitirdikten sonra Root inst.’den kendileri adına ‘’Light Offering’’ yapılmasını talep edenlerin isimlerini listeden okuduk . Yılın bu zamanına özel bir sürü kişi root int. yetkililerinden ‘’Light Offering’’ yapması için talepte bulunuyormuş.

İstersiniz seneye siz de talepte bulunabilirsiniz.  Hem aileniz için dua okunmuş olur hep de birilerine yardım etmiş olursunuz. Root int. içinde eğitim bölümü dışında Bodhgaya’daki fakir halka ücretsiz hizmet veren bir klinik ve şu an sayısı 10 olan aidsli çocuğun bakımını ( Tara Children Projesi) üstlenmiş durumdalar. Her ay 30 usd ödeyerek bir aidsli çocuğun daha root inst. tarafından bakımının üstlenilmesine yardımcı olarabilirsiniz. Aklınızda bulunsun kimbilir…. İleride lazım olur.
Light offering rituelinden sonra gruptakiler manastırın etrafında 3 kez kora yapmaya karar verdiler. Ben ise bir an evvel içerisinde Buddha heykelinin olduğu bölüme gittim. Hem kendim hem de tüm sevdiklerim için dua ettim.
Ruhsal olarak tatmin olmuş bir şekilde manastırdan ayrıldım. Odama gittiğimde kendimi çok iyi hissediyordum. Sivrisinekler ve bu sıcağa rağmen iyi ki buraya gelmişim diye düşündüm. Yarın da en çok istediğim konu “ Mind and 51 Mental Factor” üzerine çalışacaktım. Her şey çok iyiydi. Çok şanslıyım diye düşündüm
Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder