27 Nisan 2011 Çarşamba

Bye Bye Boddhgaya


22.3.2011, Bugün eğitimin son günü. Geshe Ven. Ngawang Sonam Mind and 51 Mental Factor eğitiminin içeriği tamamladığı için bize Emptiness kavramı hakkında bilgi verecek. “Emptiness” konusu son zamanlarda bir çok kez önüme geliyor. Bundan sonra buna çalışacağım galiba. Kavramsal olarak anlamını anlayabiliyorum ama hayata uygulama aşamasında zayıf kalıyorum. Çünkü emptiness şu ana kadar hayata bakış açımın tam tersi. Zihnimin bu kavrama alışması, özümsemesi ve bunu deneyimlerime aktarmam bayağı zaman alacağa benziyor. Zaten tüm Budist kitaplar da böyle söylüyor. Emptiness’i tam olarak anlamanız demek aydınlanmak gibi bir şey oluyor. Emptiness ile geçen sene Tushita’daki ilk eğitimimde Heart sutra ile birlikte dikkatimi çekmişti. Heart sutranın tamamı tek bir sayfadan oluşuyor ama bu sayfada yazanın anlaşılabilmesi için yüzlerce sayfalık bir sürü farklı kitap yazılmış durumda..

Öğleden sonra eğitim bittikten sonra katılımcılardan Tibetli Pema ile birlikte Mahabodhi temple’nın merkezine gittik. Bima internet cafeye gitti. Ben de Mahabodhi temple’a doğru yol aldım. Bugünkü amacım burada okunması makbul olan bir “King prayer”,”Heart Sutra”,”Prostration to the 35 confession Buddha”, “Lam Rim Prayer”, dualarını okumaktı. İlave olarak” 21 Tara”,” Prayer to Generate Bodhicitta” okumak istiyordum. 21 Tara yı çok seviyorum. Tara, kadın Buddhalardan, onun için “dakinis” de diyorlar. Dakinisin anlamı ise “Sky Walker”, Anlayacağınız geçmişte bizim Tara , uzaydan gelmiş olabilir. 21 Tara her derde devaymış ve gerçekten işliyormuş. Valla bu kutsal yerde beni gören, konuşan, hatırlayan, dokunan ve konuşan herkese yaptığım bu duaları adadım.. İşe yarayıp yaramadığını siz bana söylüyor olacaksınız.
Mahabodhi Temple’da dualarımı bitirdikten sonra Pema ile saat 16:00 da Thai Temple’da buluştuk. Pema ile birlikte önce Thai sonrada sırasıyla Bhutan ve Japan Temple’ını gezdik. Japan Temple’ında saat 17:00 da hem dua ediliyor hem de meditasyon yapılıyordu. Pema ile biz de bu ritüellere katıldık. Ve sonra bisikletli rikşa ile Root ints ne doğru yol aldık. Pima ailesini Tibet’te bırakmıştım , Dharamshala’da yaşıyordu. Root inst yolunda internet Cafeye geldiğimizde rikşa indim. Uzun süredir maillerime bakmamıştım. Bir de ne göreyim bizimkiler beni bayağı merak etmişler. Halbuki anneme ayın 24 ünü kadar irtibat halinde olamayacağımı söylemiştim. Neyse yaşıyor olduğumu bildirdikten sonra birikmiş maillerimi okudum. İşim bittiğinde hava kararmıştı. Root inst. giden yol üzerinde de hiç ışık yoktu. Bodhgaya için geceleri sokağa çıkmanın tehlikeli olduğunu söylemişlerdi. Karanlıkta yürürken biraz tedirgin olmuştum. Allahtan cep telefonumun lambası vardı. Hızla yürümeye başladım. Arkamdan 2 genç merhaba diye bağırdı. Hoppala dedim normalde Hintlilerin konuşkan bir millet olduğunu biliyorum ve gündüzleri ısrarcı sorularına sabırla dayanıyorum ama gecenin bu saatinde hafif tedirginim. Ne bileyim. Neyse Merhaba diyen bu 2 gence ben de merhaba dedim. İkisi de üniversite öğrencisiydi ve root inst nün bulunduğu mahallede oturuyorlardı. Biraz rahatlamıştım. Artık istedikleri soruları sorabilirlerdi ki başladılar. Ailem var mı? Evli miyim? Çocuğum var mı? Neden evlenmedim? Neden evlenmedin sorusundan sonra başka bir soru gelmemesi için “ bu Allahın işi benim yapabileceğim bir şey yok “ dedim. Bizim 2 genç bu yanıtım üzerine “ Hımm yani Rahibe therasa gibi öyle mii dediler “ Bu lafa karşılık gülümsemekten başka yapacak bir şeyim yoktu. Neyse ki Root int.nün önüne gelmiştik. Vedalaşarak ayrıldık.

Ertesi gün hem sabah hem de öğleden sonra Mahabodhi temple’ına gittim. Yine aynı dualarımı yapıp birkaç fotograf çektim. Tekrar Buddha agacının önüne geldim, Buddha ağacının önünde dua eden, temple etrafında kora yapan, Buddha’ya saygılarını sunan insanları izlemek çok keyifliydi. Ertesi sabah Mahabodhi temple gelir gelmez tekrar Boddhi ağacının olduğu yere gittim. Ve dualarımı yapmaya başladım. Sonra tekrardan unuttuğum kişilere yaprak toplamaya çalıştım, bu arada rüzgarın etkisiyle yere düşen Buddha ağacı yapraklarını toplamak için özel strateji geliştirmek gerekiyor. Çünkü orada bulunan herkes Boddhi ağacından düşen yaprağa sahip olmak istiyor. Yaprak yere düşünce ilk ben gördüm, ben alacağım diyemiyorsunuz tabii. Sabırla size yakın bir yere Buddha ağacının yaprağını bırakmasını bekliyorsunuz. İçimden bugün fazla yaprak toplayamayacağım galiba diye düşündüm çünkü hiç rüzgar esmiyordu. Düşen bir iki taneyi de hemen birisi alıyordu. Duamı okurken içimden eğer şu anda bodhi ağacından tam önüme bir yaprak düşer ise hayatımın şu döneminde doğru yoldayım demektir dedim. Bunu söylerken bir yandan da Sibel ya kendini çok riskli bir duruma sokuyorsun diye düşündüm. Bodhicitta ile ilgili duaya sıra geldiğinde, Bodhicitta aşamasına gelsem de tüm insanlara karşı nötr hisler besleyip sadece şevkat ve sevgiyi hissedebilsem ne kadar rahat olurdu diye düşündüm. O an içimden birden bedenimden duygular yükselmeye başladı. Gözümden yaş damlayacaktı ki birden pat diye önüme bir yaprak düştü. Çok sevinmiştim. Doğru yolda olduğumun işareti gelmişti.Kısa bir dua dan sonra yapraklarımla beraber vedalaştım Sevgili Buddha ağacıyla....

Bu arada Buddha ağacının bulunduğu yerde dua ederken etrafınızda bir sürü sinek ve biraz da karınca ile karşılaşmanız mümkün. Tam başımın arkasında boynumun başladığı yerde bir kaşınma oldu ve elimi oraya götürdüm ve elime bir şey geldi bir de baktım karınca hemen onu yere bıraktım ama minik karıncayı sıkıştırıp öldürmüş olabilirdim. Tam da mindfulness eğitimi alırken bu da olur mu dedim. Dikkat etmeliydim diye düşünürken; eğer bu karınca yaşar ise doğru yolda olduğumun işaretidir dedim. Şansımı bayağı zorluyordum ama neyse bir kere laf ağzımdan çıkmıştı. Yerde ölü bir şekilde yatan karıncayı izliyordum. Dua okurken de arada bir hareket edip etmediğini kontrol ediyordum. Belki de sadece bayılmıştı. Zavallı benim dikkatsizliğim yüzünden vefat etmişti. Aradan 10 dakika geçti tekrar karıncaya doğru baktığımda ve bir de ne göreyim bizimki hareket etmeye çalışıyordu. Hadi be dedim mucize mi bu !!!!. Yok canım ……. Karınca sadece bayılmıştı ve şimdi kendine gelmişti olaya fazla anlam vermeye gerek yoktu. Önemli olan karınca halen yaşıyordu ve karmama yeni bir kötü kayıt eklenmemişti.

Bu manastırda son birkaç gündür önemli deneyimler yaşamıştım, güzel ve keyifli bir kaç gün geçirmiştim, ne şanslıyım diye düşündüm...
O gün sabah ve öğleden sonraki duaları yaptıktan sonra akşam root ints.de Pancen Lama ile ilgili filmi izledim. Ben filmi izlerken Root inst’u otel olarak kullanan İngiliz kız geldi. O da benimle birlikte filmi izlemeye başladı, sonra aralarda konuşmaya başladık, 8 haftadır Hindistanı geziyordu. Hindistandan sonra Güney Afrika’ya oradan da Peru’ya geçecekti. Ardından buranın müdavim monklarından biri geldi. O da bizimle Panchen Lama’nın hikayesini anlatan filmi izledi. Panchen Lama, Dalai Lama Tibet’i terk ettikten sonra onun yerini alan büyük bir hoca. O da Dalai Lama ve Karmapa gibi öldükten sonra reenkarnasyonu izlenen önemli kutsal kişilerden, Panchen Lama 1989 yılında ölüyor ve reenkarnasyonu Dalai Lama tarafından teyit edildiğinde Çinliler tarafından ortadan kaldırılıyor yani hapishaneye konuluyor. Çinliler sonradan yine Tibetteki rahipler yardımıyla yeni bir Panchen Lama reenkarnasyonu buluyorlar. Bu şekilde Dalai Lama tarafından onaylanan 10. Panchen Lama’nın doğru olmadığı intibasını bırakıyorlar ve bu şekilde Dalai Lama’nın güvenilirliğini sarsmaya çalışıyorlar. Yani bildiğiniz hain politik oyunlar oynanıyor. Gelenek gereği önemli kişilerin reenkarnasyonu Dalai Lama tarafından onaylandığı için Tibetliler Çinlilerin bulduğu Panchen Lama’yı kabul etmiyorlar. İnsanın aklına Dalai Lama ekibi Panchen Lama’yı deklare etmeden önce çocuğu Hindistan’a getirebilselerdi gibi düşünceler geliyor ama gerçeğin ne olduğunu tam bilmemiz zor.
Film bittikten sonra odama geldim ve Bodhgaya yazılarımı tamamladım. Yarın Bodhgaya’da son günüm. Akşam 22:39 ‘da Bodhgaya’dan Yeni Delhi’ye kalkan bir trenim var. Saat 10:00 da yeni Delhi’de olacağım akşam 21:00 da da Udaipur kalkan trene bineceğim. Biraz yoğun ve yorucu bir yol bekliyor beni. Udaipur’u çok methediyorlar. Bakalım ben nasıl bulacağım
Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder