27 Nisan 2011 Çarşamba

Koh Chang’te Denizin Derinliklerini Keşfediyoruz


Ertesi gün sabah erkenden oda arkadaşım Mebuse ile dalış turuna gittik. Grubumuzda bizden başka alman bir aile, Mebuse, ben ve Fransız bir adam vardı. Bizi almanlar, biz ve Fransız olarak üç gruba ayırdılar. O gün şansımıza gece yarısından itibaren sürekli yağmur yağıyordu. Sanki muson yağmurları dönemi geri gelmişti. Yoğun yağmur eşliğinde dalış merkezinin sürat motoru ile Kon Yak adasında ilk dalış yapacağımız bölgeye geldik. Burası marine national parka çok yakındı. Bu bölgedeki denizin altını görmenizi isterim. Özellikle kumaş tasarımı ile uğraşanlar buraya gelip deniz altındaki mercan renklerinin çeşitliliğini görmeli. İnanır mısınız bilmem ama Leopar deseninde olan mercan bile vardı. Dalış sırasında dalış hocamız bize kayanın altını gösterdi, ne olduğunu görmeye çalışırken birden gri ve parlak cam göbeği renginde kocaman bir vatoz kayanın altına saklanmış, bizi fark edince hareketlendi ve uçarak uzaklaştı. Bu arada yüzen vatoz görmek her yiğidin harcı olmadığını da belirtmek isterim. )

Dalışa devam ettik, birden karşımıza dev bir balık çıktı, adı “Box Fishé imiş. Öyle kocamandı ki ona çok yakın olduğumuz halde bizi göremedi. Biraz daha yanaşıp gözünün görebileceği konuma geldiğimizde bizi fark etti ve bulunduğu yerden ağır ağır uzaklaştı, belli ki popsunu kaldırmakta zorlanıyordu. Yanımızdan geçerken farkettik ki yüzgeçinin kenarında küçük bir balık vardı. Büyük bir ihtimalle box balığının bir önceki yemeğinden kalan artıkları araştırıyordu. İlk dalışımızda 19.3 metrede 55 dakika kalmıştık. Öğlen yemeğimizi yedikten sonra ikinci dalış bölgemiz olan Koh Rang’e gittik. Dalış hocamız, burada bir çok vatoz görme olasılığımız olacağını, bu nedenle onu dikkatle izlememizi istedi. Vatoz görürsek heyecanlanmamızı sadece izlememizi ve vatoza çok yaklaşmamızı özellikle tembihledi.Dalışa başladıktan sonra birden ağaç dalları şeklinde çok değişik bir mercan gördüm . Karşıdan baktığımda dalların uçlarında mavi renkte florans ışık varmış gibi parlayan bir takım organizmalar gördüm. Ağaç şeklindeki mercanın üzerinde o kadar güzel yerleşmişlerdi yılbaşı ağacına benziyorlardı. İnanılmaz bir görüntüydü. Buradaki dalışımız süresince hocamızın da bahsettiği gibi birçok vatoz gördük. Dalış hocamız onların yerlerini bulup çubuğu ile denizin dibine dokunduğunda vatoz’da görünür hale geliyor ve uçarak uzaklaşıyordu. Gerçekten vatozları seyretmek çok muhteşemdi Bu koydada vatoz dışında irili ufaklı bir sürü rengarenk balık vardı. Hatta Datça’dayken gördüğüm küçük balıkların dansına burada da şahit oldum. Binlerce minnacık balık sanki müzik eşliğinde hareket ediyor, arada bir yukarıdan aşağıya kendileirni bıraktıklarında sırtlarındaki pullar parlıyordu. İnanılmaz güzel bir seyir oldu benim için.....
Büyüleyici dalış maceramızdan sonra otele geldiğimizde, o kadar yorulmuştuk ki Mebuse ile birlikte kendimize tekrar bir SPA keyfi yaşattık. Önce sauna ve jakuzi ile başladık, sonra jakuzi, travmarin scrubing ve en sonra da herbal Thai masajı, hepsi tam 2,5 saat sürdü., artık iyice gevşemiş ve keyiflenmiştik. Öğleden sonra tekrar otelimize geldiğimizde duş aldıktan sonra yine dayanamayıp manzara seyretmeye, nehrin kenarındaki

Cinamon restaurantına gidip sadece çay içip nehrin güzel manzarasını seyrettim. Keyife o kadar çok doymuştum ki canım yemek yemek istemedi, çok ta yorulmuş ,masajla da çok gevşemiştik o gece dinlemeye karar verdik ve çok geçmedenodama gidip tatlı tatlı uyudum.
Bugün Koh Chang’te son günüm ve bugünü biraz daha relax geçirmeye karar verdim. Dünkü yağmurlu havadan sonra Mebuse’de biraz üşütmüştü ve Bangkok’tan sonra Pınar, Kubilay ve Deniz ile birlikte Malezya’ya gideceğinden kendisini bakıma alıp odada kalıp dinlenmeyi tercih etti. Ben de kahvaltıdan sonra gezi anılarımı yazmak için zaman ayırdım. Hava gittikçe sıcaklaşmaya başlamıştı, bunun üzerine kanoya binip white sand beach’e gidip denize girdim. Daha sonra iseöğlen yemeği için Aana resortun Cinamon restaurantına geldiğimde Mebuse ile karşılaştım. O da öğlen yemeği için aynı restauranta gelmişti. İkimizin de zamanlaması harikaydı.

Öğleden sonramı ise Aana resortun havuzunda geçirdim. Kah güneşlendim, kah gezi anılarımı yazdım kah havuza girdim. Burada dikkatimi çeken bir diğer konu ise zamanın çok yavaş ilerliyor olmasıydı. İstanbulda değil günün nasıl geçtiğini haftanın nasıl geçtiğini anlayamazken, burada zaman tadına da varabileceğiniz şekilde uzun ve yavaş geçiyordu.
Akşam olunca duş alıp biraz dinlendikten sonra tekrar çok sevdiğimiz Cinamon restauranta gittik. Nehrin 2 tarafından Thailand evleri ve restaurantlar sıralanmıştı. Işıkları nehre yansıyordu. Kuş ve ağustos böceklerinin sesi dışında herhangi bir ses yoktu. Huzurun tamamı bu akşam buraya gelmişti sanki. Bu akşam biraz muzurluk yapıp kendime patates kızartması ile Tom Yhang çorbası ısmarladım. Menüde Tom Yhang çorbasının yanında ( clear or small coconat milk ) şeklinde açıklama vardı. ‘Clear’ in buradaki anlamını çözemediğimden zaten de hindistan cevizini Tom Yhang çorbası içerisinde çok sevdiğimden “ with coconal milk” şeklinde sipariş verdim. Garson elinde Hindistan cevizi meyvesi ile bize yaklaştı. İçimden hay allah yanlış anlama oldu galiba diye düşünürken Hindistan cevizi meyvesinin kapağını kaldırdığımda benim Tom Yhang çorbasının Hindistan cevizi meyvesinin içine koyduklarını fark ettim. Hindistan cevizi meyvesini çorba kasesi olarak kullanmışlardı. Çorbanın içerisinde çeşitli baharatlar, karides ve hindistan cevizi meyvesi ve değişik otlar yer alıyordu. Koh Chang adasındaki son gecemizde son derece lezzetli bir yemek yemiş olduk.
Ertesi sabah bizi Bangkok’a götürecek olan aracımız geldi ve kalbimizi burada bırakarak buruk bir şekilde güzel adadan ayrıldık.
Her şey için teşekkürler Koh Chang adası, yoğun yolculuğumuzdan sonra bol dinlenmeli ve çok keyifli anlar geçirttin bize. Artık Hindistan gezimi hazırım. 2 gece daha Bangkok’ta kaldıktan sonra 8 mart 2011 de sabah uçağı ile Delhi’ye uçuyor olacağım. Delhi’den sonra , Buddha’nın aydınlandığı yer olan Boddhgaya’dayım.

Şimdilik Hoşçakalın
Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder