27 Nisan 2011 Çarşamba

Mandalay’a doğru …


22 şubat ta saat 8.10 da Mandalay havaalanındaydık. Bavullarımızı aldıktan sonra otobüsümüzle Mandalay’ın dışına doğru yol aldık. İlk durağımız U-Bein köprüsüne gittik. U-bein köprüsünün uzunluğu 1200 metre olup Taung Thaman nehrinin üzerinden geçiyordu. Köprünün üzerinde her zamanki gibi bir sürü satıcı vardı. Bir kısmı suluboya, kara kalemle ve jiletle yaptıkları resimleri satıyor, Bir kısım baykuş ve kuşlar, yarı değerli taşlardan kolyeler v.b. gibi. Resim yapanların en ilginci yağlı boya ile parlak kalın bir kâğıda boyama yaptıktan sonra jiletle şekil vererek yaptıkları güzel manzara resimleriydi. Ayrıca keçi boynuzu çekirdeğine benzeyen çekirdeklerden yapılmış kolye, bilezik, çanta ve tokalar satıyorlardı. Çocuklar ve bayanlar yüzlerine nakata sürmüşlerdi. Nakata ciltlerini güneşten koruyordu. Burada nakata sürmeyi bir sanat haline getirmişler. Çok güzel şekiller yaparak yüzlerini nakata ile süslüyorlardı. U-Bein köprüsünden sonra tekrar otobüslere binip Mahagondunya Manastırına (Amarapura) gittik. Manastırın içerisinde 1000 kadar monk yaşıyormuş.

Bayağı populer bir manastır olmalı ki bizle birlikte 7 turist otobüsü manastırın önüne park etmişti. Saat 11:00 di ve bu saat oradaki monkların öğlen yemeği saatiydi. Bizim gibi bir sürü turist gelip yemekhanelerinin açık olan kapı ve pencerelerinden yemek yiyen monkların fotoğraflarını çekiyorlardı. Bu durum beni rahatsız etmişti ve monkların bulunduğu bölüme gitmemeyi tercih ettim. Yemek furyası bitince manastırın dua edilen bölümüne gittik. Genç bir monk, burada yaşayan monkların gün içinde neler yaptıklarını bize anlattı.

Sonra hep birlikte otobüse doğru yürüdük ve Mandalay’ın meşhur yerlerinden Sagaya hill bölgesine gittik. Burada tıpkı Bagan gibi bir sürü pagoda bulunuyordu. İlk olarak içerisinde 45 adet buddha heykelinin bulunduğu bir manastıra gittik. 45 Buddha heykelinin bulunduğu bölüme giriş 30 ayrı küçük girişi vardı. Girişler Buddha’nın meditasyon yaptığı mağara girişini, 45 Buddha heykeli ise Buddha’nın aydınlandıktan sonra 45 yıl boyunca öğretilerini insanlarla paylaşmasının sembolüydü.
Buradan ayrıldıktan sonra Sagaya Hill bölgesindeki Mandalay Soungbagyashi Pagoda ‘ya gittik. Burası 800 m yükseklikteydi ve konum olarak tüm pagodaların merkezinde bulunuyordu. Soungbagyashi manastırından sonra Golden Palace Manastırına gittik, burası tahtadan yapılmış bir saraydı. Giriş bölümünde altın yaldızlı Buddha heykeli vardı. Ve tüm duvar ve sutünlar ise altın yaldızla kaplanmıştı. Golden Palace’dan sonra ise Kral

Mindon tarafından yapılmış Grand Place ‘a gittik. Burayı da gezdikten sonra ise güneşin batışını seyretmek üzere Su Taung Pyai Pagoda’ya gittik Bundan birkaç gün önce Semra bir de bakmışsınız bu manastırların birinde yürüyen merdivenler görmüşüz diye takılıyordu ki bu söylev boşa gitmedi. Ve Su Taung Pyai manastırının tepesine yürüyen merdivenle çıktık. Hepimiz açlıktan ölüyorduk. Yüklü bir programımız vardı. Öğlen yemeğini kuruyemiş ve kurabiyeler ile geçiştirdik. Akşam yemeğini dört gözle bekliyordum. Akşam Ka’s Kitchen isimli restauranta güzel bir yemek yedik. Bugüne kadar sürekli vegetaryan yiyen bizlerde buraya gelince et yeme isteği kabarmıştı. Ve Semra ile birlikte menünün dışına çıkarak kendimize karides ve fish cake ısmarladık. Yemekler çok lezzetliydi bir güzel karnımızı doyurduktan sonra Treasury isimli otelimize geldik. Saat 8:30 a geliyordu. Bazılarımız akşam şehri keşfetmeye niyetliydi. Semra ile ben otelde kalıp dinlenmeyi tercih ettik. Ve bu karar doğru bir karardı. Çünkü sabahın saat 6 sından beri yollardaydık. Yarın ki gezimiz için enerji toplamak için erkenden yatmak iyi olacaktı.
Yarınki programımıza göre tekneyle Mingun’a gideceğiz akşam da uçak ile tekrar Yogana dönüyoruz.
Şimdilik Hoşcakalın
Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder