27 Nisan 2011 Çarşamba

Hello Udaipur


26 Mart günü sabahı erkenden tren ile Udaipur’a geldim. Gece yaptığım tren yolculuğum gerçekten de fena geçmemişti. Son derece heyecanlı ve dinamik olarak Udapur’u bir an evvel görmek için can atıyorum.
Trenden indikten sonra kısa bir arayıştan sonra motor rikşa kiralayarak Bodhgaya’dayken İngiliz dostumun tavsiye ettiği Lal Ghat Guest House’a gittim. Bindiğim rikşa şöförü benden bir gün önce 2 Türk’ün daha Udaipur’a geldiğini söyledi. Türk kelimesini duyunca birden heyecanlandım şanslıysam belki de şehirde onlarla karşılaşabilir diye düşündüm. Neyse motora bindikten sonra yol boyunca etrafı inceledim, Udaipur’dayken neler yapabilirim diye kafamda planlar yaptım. Sokaklarda ilerlerken ilk gözüme çarpan şey dükkanların hiç birinin daha açılmadığıydı. Udaipur’da hayat geç başlıyor olmalıydı.
Kısa bir şehir gezintisinden sonra Lal Ghat guest’e vardım ilk olarak gözüme çarpan konumunun oldukça çok güzel olmasıydı. Odamın manzarası da çok güzeldi, öyle ki kaldığım odadan Hotel Pichola’yı ve Pichola nehrini görebiliyordum. Odamın önünde bir balkon ve çok güzel siklamen renginde begonfiller salınıyordu. Tek kelime ile Udaipur çook romantik bir yerdi.  Geçmişte mihraceler bayağı keyifli zamanlar geçirmiş olmalı diye düşündüm.

Odama yerleştikten sonra güzel Pichola nehrini seyrederek kahvaltı yaptım. Kahvaltıdan sonra Udipur’a yakın bazı güzel yerleri görmek amacıyla birkaç tur acentasına ismimi ve telefonumu bıraktım. Şu an düşük sezon olduğu için gezi için grup ayarlamaları biraz zor olabilir ama bakalım şansıma ne çıkar ise ,haber bekleyeceğim.

Bugün görmeyi planladığım City Palace Rajastan’ın en büyük saraylarından birisi. Sarayın tamamının inşa edilmesi 400 kusur yıl sürmüş. Mihracenin Maharana’nın ailesi halen bu sarayın belli bir bölümünde yaşamlarını sürdürmekteymiş. Mihraça Maharana’nın 3 karısı varmış,ancak hiç çocuğu olmamış. Bunun üzerine yeğenini evlat edinmiş ve böylece soyunun devamını garantilemiş. Mihrace Maharana, geçmişte muson yağmurları zamanında Muson Palace’a gidermiş.
Bu kısa hoş hikayeyi duyduktan sonra ilk iş olarak yarın Muson place’ı gezmeyi düşünüyorum. City Palace’ın tamamını Hintli bir rehber kiralayarak tam bir saatte gezdim. Geçmişte burada yaşamak muhteşem olurdu herhalde özellikle de bu sarayda.
Daha sonra City Palace ‘dan sonra buranın en meşhur temple’ı olan Jagdish Temple’ını görmeye gittim.

Jagdish temple’ına geldiğimde öğlen duası yapılıyordu. Adet gereği de dua bittikten sonra da dua için gelen halk hep birlikte şarkı söylediler. Jagdish temple’ında gün içinde 4 defa dua yapılıyormuş. Akşam 7:00’de yapılan dua ritüelinde şarkı söylemek yanında dansta dansta ediliyormuş. O günkü öğlen duasında ise ; rengarenk elbiseleri ve enteresan müzik aletleri ile dua eden son derece enteresan bir dua seramonisi sergileyen Udaipur halkını seyretmek çok hoşuma gitti. Özellikle biz yabancılar için gerçekten çok enteresan bir deneyim ,görmenizi tavsiye ederim. Jagdish Temple’nın etrafında 4 ayrı tanrı için ayrıca 4 küçük temple inşa etmişler. Etraflarında kısa bir gezintiden sonra en sevdiğim tanrılardan Ganesh’in bulunduğu küçük temple’a gidip Ganesh’e saygılarımı sundum. Kısaca bahsetmek gerekirse Ganesh ; şans ve şevkati temsil ediyor,benim de en benim favori tanrılarımdan.
Bu kadar gezmeden oldukça yorulmuştum o yüzden Ganesh Jagdish Temple’i iyice gezdikten sonra sonra City palace’a giderken gözüme kestirdiğim cafeye gittim. Tahmin ettiğim gibi cafenin tüm ürünleri çok güzeldi. Güzel bir darjeleng çayı ile birlikte lezzetli bir browni yedim. Uzun zamandır ilk defa bu kadar keyifli bir çay içiyordum.
İyice karnımı doyurduktan ve dinlendikten sonra saatime baktım, saat tam 14:00 dı. Biraz etrafta dolaşıp internete giderim diye düşünürken gözümü “Henna Yapılır” tabelası çarptı. Hindistana gelipte Henna yaptırmamak olmaz diye düşünerek hemen oraya doğru yöneldim ve kısa bir pazarlıktan sonra 2 ayağıma ve sağ elime olmak üzere hepsine birden güzel bir hint kınası yaptırdım.

Hennalarımı yaptırdıktan sonra tekrar sokaklara döndüm ,etrafı gezerken birden çok sevdiğim Zafer Bey ( Zafer bey Hindistan gezileri düzenler kesinlikle güvenebilirsiniz. ) ve Mine Hanım geliyorlar. Udaipur’a geldiğimde bindiğim motor rikşanın şöförü sizden önce 2 türk geldi derken anlaşılan Zafer ile Mine hanım’ı kastetmişti. Dünya gerçekten çok küçük tanımı Zafer bey ile Mine hanım ile Udaipurın sokaklarından birinde karşılaşmamıza çok uyuyor. Ancak maalesef onlarında Udaipur’daki son günleriymiş. Udaipur’dan sonra ilk olarak; fareler tapınağı sonra da Simla’ya gideceklermiş. Dediklerine göre ,Simla şehri Hindistan’daki diğer şehirlerden farklı olarak yere tükürme, sokağa tuvaletini yapma ve sigara içmenin yasak olduğu bir şehirmiş. Hindistan’ı gezmek isteyenler bu şehri gezi listerine dahil etmeleri çok iyi olur. Zafer bey’lerle ayak üstü sohbet ettikten sonra akşam Dharonhar’da Rajastan dans gösterilerinin yapılacağı yerde buluşmak üzere ayrıldık.
Akşam saat 7 :00 Zafer bey’lerle buluşmak üzere Dharonhar’a gittim. Gösteri muhteşemdi. Rengarenk kıyafetler, enteresan müzik aletleri, değişik dans stilleri ile gerçekten görülmeğe değer bir gösteriydi. Gösteriden sonra buranın romantik 5 resturantından biri olan Jagat Niwas Palace Hotelin restaurantına gittik.

Jagat Niwas Palace oteli çok güzeldi. Keşke burada kalsaydım dedim içimden. Otelin restaurantında çok keyifli bir akşam yemeği yedik. Otel, City Palace’ın tam karşısında idi ve muhteşem Pichola nehrine bakıyordu. Şansımıza o gece City palace’da bir düğün vardı ve yemeğimizi yerken atılan havai fişekleri ile çok eğlendik. Yolunuz buralara düşer ise kesinlike Jagat Niwas Palace’ta kalın derim. Özellikle balayı çiftleri için muhteşem, hem hesaplı,hem büyülü, hem romantik, hem temiz,hem keyifli, hem… , hem…, hem…., ( artık sonrasını sizin hayal gücünüze bırakıyorum)


Zafer bey’lerle vedalaştıktan sonra odama gittim ve güzel bir uyku çektim. İlk günüm fena geçmemişti. Bakalım yarın neler olacaktı?
Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder